Otomatik katılım, kişilerin bulundukları durumu değiştirmemeleri üzerine kurulmuş ve "otomatik olarak bu kişileri kendileri için iyi bir sisteme alırsak buradan çıkışlar az olur" mantığına dayalı.
Gelişmiş ülkelerdeki otomatik katılım örnekleri incelendiğinde; işveren katkısının olması, vergi teşvikleri ve/veya devlet katkıları ile desteklenmesi, katkının kişinin maaşının bir oranı olarak belirlenmesi, otomatik katılım kapsamı için kişi gelirinin dikkate alınması, normal şartlarda emekliliğe kadar çıkış olmaması ve yatırım araçlarının serbest bırakılması gibi şartlar başarılı bir otomatik katılım sistemi için gerekli olarak görülüyor.
Ülkemizde uygulanması düşünülen sistem ise çalışan katkısını ve muhtemelen devlet katkısını içerecek. Bu haliyle sistemin başarılı olması bize göre çok mümkün görünmüyor. Ancak ülkemizde aşağıdaki sistemlerle birlikte tasarlanacak otomatik katılım önerilerinin başarı şansı daha yüksek.
Mevcut durumda bir işveren olarak işveren ve çalışan katkılı bir bireysel emeklilik sözleşmesi yaptırdığınızı ve belli limitlerde, çalışanlarınızın ödemesiyle ilintili bir katkıyı her ay düzenli ödeyeceğinizi varsayalım. İşveren tek bir imza ile İşveren Grup Emeklilik Sözleşmesini oluşturuyor. Ancak bu gruba bağlı çalışan sözleşmeleri için mevzuatta bir ayrıcalık yapılmamış. Dolayısıyla, tüm çalışanlar için tek tek teklif sunmak ve karşılığında imza almak gerekiyor. Özellikle fazla sayıda çalışanı olan ve Türkiye çapında dağınık örgütleri olan işletmeler için büyük bir sorun.
Peki burada nasıl bir sistem işleyebilir? Bizce, işveren sertifikası gibi işveren sözleşmesine bağlı sözleşmeler de tek elden imzalanmalı. Daha sonra çıkmak isteyen çalışanlar için de belli süreler içinde çıkış olmalı.
Aynı model, emeklilik şirketleri arasında aktarım yapmak için gerekli işlemleri de azaltacaktır. Bu model ile maliyetler de azalacağından, hem girişte hem de aktarımda emeklilik şirketlerinden çok daha iyi fiyatlar almak mümkün olacak diye düşünüyoruz.
İkame Oranı (Replacement Rate) emekli olduğunuzda, son maaşınızın ne kadarını emekli maaşı kadar alacağınızı tanımlar. Yani emekli olmadan önce 100 birim maaş alan kişiye 70 birim emeklilik maaşı bağlanıyorsa ikame oranı %70'tir. Genel olarak, emekli olduğunuzda daha az gelire ihtiyacınız olduğu varsayımıyla %60-66'lık ikame oranları normal sayılıyor. Öncelikle 1. basamak emeklilik sistemimizin (SGK) maaş konusunda oldukça cömert olduğu "bilgi"sinden başlayalım.
İkame Oranı (Replacement Rate) emekli olduğunuzda son maaşınızın hangi oranını emekli maaşı olarak alacağınızı tanımlar.
Gerçekten de OECD ortalamalarına bakıldığında ülkemizin ikame oranı %105 olarak verilmekte. (Şekil 1 sağdaki mavi çubuk Türkiye, bizden iyi durumda bir tek Hindistan var. OECD ortalaması ise %63.) Tabii bu duruma gelmemizin nedeni, ülkemizde neredeyse %40 civarında ücretlinin asgari ücret ile çalışır görünmesi ve emekli maaşlarında geçmişte bir alt limit olması (artık yok) . Dolayısıyla bu oran tüm maaşlı çalışan ve tüm emekli olanları kapsayan bir istatistik. Bunu bir yana bırakalım.
Şekil . OECD Ülkelerinde Ortalama İkame Oranları
Peki, 5510 sayılı Kanun'un 4/a maddesine göre (eski SSK'lılar) tavandan ödeyenlerde ikame oranı ne? 35 yıl sürekli tavandan (şu anda brüt 10.705 TL, net 6.912 TL) maaş alan bir kişinin yarın emekli olduğunda alacağı emeklilik maaşı ise azami 4.250 TL civarında. Ancak tüm hayatı boyunca tavandan ödemiş olması çok mantıklı olmayacağından, biz yine de iyimser bir hesapla ortalama emekli maaşını 3.800 TL kabul edelim. Yani net olarak bakarsak bu kişilerin ikame oranı %55 civarında. Tabii tavan üzerinde ücret alanlar için bu oran daha da düşük.
Ülkemizde ortalama ikame oranı %105 iken, tavandan SGK primi ödeyen 4a'lılarda ikame oranı %55 ya da daha düşük.
Bu kişiler için ancak tavana kadar prim ödeniyor, dolayısıyla tavanın üzeri için herkes kendi haline bırakılmış durumda. İşte BES ve otomatik katılım burada devreye girebilir. Tavan üzerinde maaş alanlar için net ücretlerinin %5'i kadar bir otomatik katılımın bu alanı da kısmen kapsayacağı aşikar. Eğer SGK primleri bir miktar düşürülebilirse, buna %5'lik bir işveren katkısı da eşlik edebilir.
Tavan ve üzerinde prim ödeyenler için otomatik katılım düşünülürse 20 yılda emeklilikle (bugünkü değerle) yaklaşık 330.000 TL ek birikim elde etmek mümkün. BES içinse bu, 20 yıl sonunda 120 milyar TL fon büyüklüğü anlamına geliyor.
Eğer amaç bir yandan da BES'in büyümesi ise bu alanda da katkı sağlanacaktır. Aklınıza gelmiştir: Kaç kişi var bu durumda? SGK istatistiklerine göre (2014 sonu) tavandan ödeyen kişilerin oranı %2,66. Asgari ücretin aşırı artışıyla bu oranın da %2,5'a düştüğünü varsayalım. Düşük bir oran gibi görünebilir ama 14 milyon aktif sigortalı varsayımıyla bu durumda 350 bin kişi var. Kaba bir hesapla (brüt tavan üzerinden %5 katkı ile) kişi başına asgari yıllık BES katkı payı 6.423 TL eder, yıllık toplam ise 2,25 milyar TL. (İşveren katkısı da buna eklenirse 4,5 milyar TL.) Emekliliğe kadar çıkılmayacağı varsayımıyla (20 yıl diyelim) reel fiyatlarla yaklaşık 52 milyarlık (reel) fon büyüklüğü sadece çalışan katkılarıyla oluşabilir (yıllık %1 reel getiri ve %0,5 katkı artışı ile). Tabii %5 işveren ve %25 de devlet katkısıyla 20 yılda (reel) 117 milyar TL fon birikeceği ve kişi başına reel olarak yaklaşık 330bin TL'ye ulaşacak bu fonların hem ülkemizin tasarruf hem de kişilerin sosyal güvenlik açığını bir nebze daha kapatacağı aşikar.