BES‘te Fon Getirileri nasıl ölçülmez?


Bugünlerde odak fon getirileri ve fon performansında. Bu yazımızda BES getirilerinin aslında nasıl ölçülmeyeceğini anlatarak ilerlemeye çalışacağız.

  1. Fon Getirisi Beni İlgilendirir mi?

Anlamsız bir soru değil mi? Evet paramızla fon alıyoruz ve paramız fonlarda. Ama aslında fon gelirleri bizi temsil etmek zorunda değil. Neden? Bir kere fon inip çıkarken ben ne yapıyordum? Hangi esnada para yatırdım? Fonumu yılda 6 kerer değiştirme hakkım var, kullandım mı? Bunların hepsi etken. Ya da diyelim Esnek Fon seçerek kendimi emeklilik şirketinin tercihlerine emanet ettim ama fon hiçbir yere gitmiyor. Peki alternatif şirketleri ve fonlarını inceledim mi? Şirketi beğenmezseniz 17 tanesi daha sırada bekliyor. Haliyle “fon getirileri benim emeklilik hayatımı mahvetti” demeden önce üstteki listeyi bir kontrol edelim.

  1. Hayatta bir Kere Para Yatırıyorsanız Basit Getiriye Bakın

Genel olarak finansal yatırımların performans ölçümünde kullanılan temel yöntem dönem başı ile dönem sonu birim fiyat karşılaştırması. Ancak, bu yöntem BES’teki katılımcı birikimlerinin ulaşacağı değer ve elde edilen getirinin belirlenmesi noktasında yetersiz kalıyor. Basit getiri olarak da ifade edilen bu yönteme dayalı bir karşılaştırma sadece dönem başında tüm birikimini toplu olarak BES’te değerlendirmeye başlayıp, dönem içinde hiç katkı payı ödemeden dönem sonunda ayrılan katılımcılar için geçerli. BES’te ise katılımcıların %95’ine karşılık gelen büyük bir bölümü katkı paylarını aylık olarak ödemekte. Bu durumda, ortalama bir katılımcı, tüm birikimini tek bir emeklilik yatırım fonunda yatırıma yönlendiriyor ise yılın 12 ayında, 12 değişik fiyattan emeklilik yatırım fonu almış oluyor. Fon dağılım değişikliklerini de düşünürsek sadece bir yıllık periyotta birçok farklı fiyattan fon alınıyor. Dolayısıyla, dönem başı dönem sonu fiyatına dayalı basit getiri hesabı emeklilik yatırım fonlarının getiri performansını ölçmek için uygun değil.

  1. Ödenen Tutar ve Birikim Karşılaştırması bir Diğer Yanılgı

Düşülen bir diğer yanılgı ise ödenen katkı tutarlarının toplamı ile birikimlerin karşılaştırılması. BES’te periyodik ve düzenli yatırım esası var. 20 yaşında sisteme girmiş bir katılımcının 56 yaşında emekli olduğunu düşünürsek, ilk ödenen katkı payı 36 yıl boyunca nemalanırken, emekli olmadan bir ay önce ödenen katkı payı sadece bir ay nemalanmakta belki de kredi kartı ile ödendiyse hiç nema alamamakta. Üstelik BES’te kalınan 36 yıllık süre boyunca farklı tutar ve periyotlarda katkı payı ödemesi yapılması mümkün. Hal böyleyken, ödenen katkıların toplamı ile emeklilik veya sistemden çıkış anında ulaşılan birikimlerin karşılaştırılması doğru sonuç vermiyor.

  1. Paramı [Şuna] Yatırsaydım Şimdi BES’in İki Katı Olurdu

Sistemin başladığı 2003 yılından buyana ülkemiz birkaç finansal kriz yaşadı. Bugünde kısmi bir finansal krizin içindeyiz denebilir. Finansal kriz zamanlarının en popüler eleştirisi döviz kurlarının veya altın fiyatlarının aşırı yükselişi. Söylem de herkesin tahmin edebileceği gibi “Döviz ve altın uçtu gitti. Benim BES birikimim yerinde sayıyor.” Tekrar belirtmek gerekiyor, BES emeklilik döneminde sosyal güvenlik sisteminden alınacak emeklilik gelirine ek gelir yaratmak amacıyla kuruldu. Uzun vadeli bir yatırım sistemi ve riskin dağıtılması esasına dayanıyor. Dolayısıyla, döviz veya altın çok yükseldi, hisse senedi dibi gördü gibi kısa süreli dalgalanmalar BES fonlarında da iniş ve çıkışlara neden olmakta, ancak katılımcı için önemli olan sadece bir fonun kısa vadeli durumu değil tüm birikimlerine karşılık gelen fon portföyünün uzun vadeli gelişimi.

  1. Günlük Taze Fiyat her Zaman İyi Değil

Eğer BES yatırımcılarının çoğunluğu içindeyseniz, günlük açıklanan fon fiyatları da sizin performansınızı göstermez. Neden? Çünkü özellikle sabit getirili menkul kıymetlerde (yani devlet tahvili) anlık fiyatlar ile hesaplanan getiriler ile vade sonu getirileri arasında fark olur. Mesela faizler %10 iken 100 TL nominal bedelli kağıdı itfa tarihinden 1 sene önce (100/1,10)=90,9 TL’ye aldınız. Ertesi gün faizlerin %12’ye çıktığını varsayalım. Bu durumda kağıdınızın değeri (100/1,12)=89,3 TL’ye düştü. Fiyatlar günlük açıklandığı için panik halinde sattınız: 1,6 TL zarar. Peki ya bekleseydiniz? Yıl sonu 100 TL’yi (yani yıllık %10’u) zaten alacaktınız. Şimdi bir günde %1,8 zarar ettiniz. Geçmiş olsun.

Peki nasıl ölçülmeli derseniz o da ikinci yazıda…